Uzun süren deniz yolculuğunun ardından nihayet evine yaklaşmıştı. Evini, ailesini, arkadaşlarını çok özlemişti. Evde onu sürpriz bir parti beklemekteydi. Niran bu partiden habersiz yola koyulmuştu bile, hızlı adımlarla yürüyor taksi arıyordu ama yağmurun şiddetinden dolayı taksiler ya dolu geçiyor yada durmuyorlardı. Niran çok öfkelenmişti, ne yapacağını bilemez bir halde gözüne kestirdiği bir yöne doğru hızlıca yürümeye devam etti. Yağmurdan ve fırtınadan sırılsıklam olmuştu “hasta olmazsam iyidir yani” dedi kendine.
Yağmur iyiden iyiye içine işlemişti ki bir taksi durdu yanında hemen taksinin içine atladı.Pırlanta bulmuş gibi sevinmişti.Gideceği yeri söyledi ve hareket ettiler kısa bir süre sonunda evdeydi Niran..
Niran, yeşil gözleriyle, iri dalgalı sarı saçlarıyla, uzun boyu ve şık giyimiyle gerçekten çok hoştu...
Kapının önüne geldiğinde evin zifiri karanlık olduğunu gördü ama geleceğini haber vermişti. Çaresiz zili çaldı ve kapının açılmasını beklemeye başladı. İki dakika ona çok uzun bir süre olarak geldi. Sonunda kapı açıldı ve birden ev aydınlandı. Herkes saklandığı yerlerden çıkıp ışıkları yakmış ve hep bir ağızdan hoşgeldin diye bağırıyorlardı. Niran’ın gözleri doldu gördüğü bu manzara karşısında, böylesi bir karşılanmayı beklemiyordu açıkçası. Şaşkınlıktan kapının eşiğinde kalakalmıştı tanıdık sıcak bir el dokundu omzuna “gir içeri hadi üşüteceksin yavrum” dedi. Başını çevirdiğinde arkasında kimseyi göremedi. Ama sanki bunu söyleyen babasıymış gibi geldi. Hayal bile olsa bir an için babasının ayakta ve konuşuyor olduğunu görmek güzeldi. Niran’ın babası Deniz subayıydı, gençliğinde uzun boylu, kumral, ela gözlü hoş bir delikanlıydı..Ama felç geçirdiğinden beri konuşamıyor ve yürüyemiyordu.Tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştı. Niran herkesle öpüştükten sonra babasının yanına oturdu ellerini ellerinin arasına aldı. Ona oturduğu yerden, eşinden ve yolculuğundan bahsetti.Babasının konuşamıyor olsa da onu dinlediğini biliyordu. Niran’ın yanaklarından birkaç damla yaş süzüldü o an..
Ertesi sabah alt kattaki büyük salonda kocaman ve eşsiz bir kahvaltı sofrası hazırlanmıştı.Niran uyandığında hala daha herkesin evde olduğunu ve sesleri farkettiğinde biraz sinirlendi. Sonuçta o babasını görmeye gelmişti fenalaştığı için, ama evdeki kalabalık artık sinirini bozuyordu. Gülüp eğlenmeye gelmemişti ki babasıyla kalan zamanında biraz daha vakit geçirmek istiyordu. Ama nedense amcalar, teyzeler, yeğenler, kuzenler evi doldurmuştu ve gitmeye de niyetleri yok gibiydi..
Niran, kahvaltıdan sonra evdeki gürültüden ve yüzüne gülüp arkasından binbir türlü laf eden akrabalarından uzaklaşmak isteğiyle yürüyüşe çıktı, babasını da yanına alarak..Nehir kenarında yürürlerken babasıyla konuşuyordu cevap veremeyeceğini bildiği halde, ama yine de babasıyla konuşuyor olmak onu epeyce rahatlatıyordu.Niran kendini kaptırmış annesinden bahsederken babasının “keşke hala yanımda olsa” lafıyla irkildi. Babası mı konuşmuştu, iyi ama nasıl? Hemen nehrin kenarında tekerlekli sandalyeyi durdurup babasının karşısına geçti “baba, babacığım sen mi konuştun az önce?” dedi. Babası “evet kızım, felçten sonra bir süre gerçekten konuşamamıştım ama sonradan düzeldim, ama bunu kimseye söylemedim” dedi. Niran duydukları karşısında çok sevindi.Babası konuşabiliyordu, bu harika bir haberdi...
Akşam üstü eve geri döndüklerinde herkes hala evdeydi. Niran babasını odasına çıkardı ve neden hala kimsenin gitmediğini anlamadığını söyledi. Babası “ benim ölümümü bekliyorlar kızım, mirası paylaşmak için” dedi. Bu nasıl bir zihniyetti, nasıl akrabalıktı anlayamadı Niran “ Haklısın, onlar seni düşünerek burda bekleselerdi zaten bu şekilde partiler yaparak eğlenerek beklemezlerdi, miras için beklemek de böyle oluyormuş galiba, akbabalar ne olacak” dedi. Babası sakin bir tavırla bunlara alıştığını ama henüz bir yere gitmeye niyeti olmadığını söyledi.Baba kız birbirlerine sarılmış hasret gideriyorlardı ki odanın kapısı aniden açıldı içeriye Niran’ın kuzeni Burçak girdi. Burçak, simsiyah upuzun saçlı, iri siyah gözlü ve uzun boylu bir kadındı. Niran, Burçak’a odaya aniden dalmasının sebebini sordu. Burçak verecek cevap bulamayınca konuşamadığını düşündüğü amcasına dönerek ona bişeyler anlatmaya başladı. Niran sinirlenmiş ve Burçak’ı dışarıya çağırmıştı. Burçak’ın yüzsüzlüğünü herkes biliyordu zaten, ama hasta bir adamın yanında ölümden bu kadar da fazla bahsetmek Niran’ı oldukça sinirlendirmişti.
Burçak’ı nihayet aşağıya geri gönderdikten sonra babasının yanına geri döndü.Babasının, annesinin ölümünü ve kendisinin felç geçirmesine neden olan olayları anlatışını büyük bir şaşkınlıkla dinledikten sonra kendisine hakim olamayarak “gidip öldürmek lazım o şerefsiz orospu çocuğunu” dedi. Babası ise, sakin olmasını bunu başka yollarla halletmenin çok daha iyi olacağını söyledi.Fakat Niran duyduklarından sonra “bunu nasıl yapar o benim abim nasıl yapar?” diyerek dolandı odada bir süre.. Niran gözünü sabit bir noktaya dikerek “sen öldün Ekrem” dedi.
Ekrem, uzun boylu, geniş omuzlu, esmer, kara kaşlı kara gözlü bir adamdı.Niran’ın üvey abisiydi. Babası ve annesi ilk başlarda çocukları olmadığını düşünerek Ekrem’i evlat edinmişlerdi, sonrasında Niran dünyaya gelmişti.Niran abisini çok sever ve böyle şeyler yapacağına kesinlikle ihtimal vermezdi.
Niran babasını yatırdıktan sonra alt kata indi. Herkes yemek sofrasındaydı.Niran’ı gören abisi Ekrem hemen yanında yer açıp çağırdı kız kardeşini. Niran, ne olduğunu belli etmemeye çalışarak ve zoraki bir gülümsemeyle oturdu abisinin yanına.Fakat yanına oturduğunda ve konuşmalarını dinlediğinde hala daha bunları Ekrem’in yapabileceğini düşünemiyordu.Nasıl olurdu böyle birşey akıl sır erdirememişti.
Ekrem bir süre önce karısından ayrılmış ve kısa bir ayrılık evresinden sonra boşanmışlardı. Karısı Ekrem’den yüklü miktarda nafaka koparmaya çalışmış fakat bunda maalesef başarısız olmuştu.Mahkeme tek celsede boşanma işlemlerini gerçekleştirmişti.Ekrem’in karısı Nilay, gerçekten çok hoş ve alımlı bir kadındı, fakat içi, dış görünüşü kadar güzel değildi en azından Ekrem öyle biliyordu..Zaten tartışmaları sıklaşmaya ve Nilay nöbetler geçirmeye başladıktan sonra Ekrem’in eve çağırdığı doktor Nilay’ın akli dengesinin yerinde olmadığını ve mutlaka tedavi görmesi gerektiğini söylemişti. Tedavi süresi çok uzun sürmemiş Nilay kısa sürede hastaneden taburcusunu yaptırmayı başarmıştı. Ekrem, Nilay’ın hastaneden çıktığını çok uzun bir süre sonunda öğrendi, o dönemde zaten ayrıydılar..
O gece Niran babasının odasındaki kanepede yatmaya karar verdi.Onu kesinlikle yalnız bırakmaması gerektiğini düşünüyordu. Babasıyla sessizce konuşarak herşeyi öğrenmeye çalışıyordu en ince ayrıntısına kadar, Ekrem’in neden böyle birşey yaptığını çok merak ediyordu. Babasının anlattıklarını büyük bir heyecan ve dikkatle dinleyen Niran birkaç nokta yakaladı. Babası annesinin dehşet dolu ölümünü ve sonrasında gelen mektubu anlattığında şaşırdı Niran..” yani sen bunları yapanın Ekrem olduğunu gözlerinle görmedin mi?” dedi babasına. Babası da mektupta yazdığını ve gönderenin annesini öldüren kişinin Ekrem olduğunu görmüş olduğunu söyledi. Peki ama isimsiz bir mektuptu bu pekala da iftira olabilirdi.Mektubu görmek istedi Niran. Mektubu okuduğunda “bu yazıyı bir yerden tanıyorum, bunu yazan tanıdık biri, aksi taktirde neden gelip gerçeği kendisi anlatmadı ve annemin katili faili meçhul olarak polis kayıtlarına geçti bunu düşündün mü hiç baba?” Babası Niran’ın konuşmasındaki doğru yönleri kavramaya başladı yavaş yavaş. “ O zaman bu mektubu yazan ve suçu Ekrem’in üzerine atan kişi annenin katili ve benim bu halimin de sorumlusu” dedi.
Babası, annesinin ölümünden sonra konuşmamaya başlamıştı, sonrasında gelen mektupta yazanlardan ötürü de belden aşağısı felç olmuştu.
Peki ama kimin yazısıydı bu ve nasıl bulacaklardı. Niran mektubu alıp çantasına koydu.Bu işlerden çok iyi anlayan bir arkadaşına giderek olayı çözmeyi umuyordu. Belki de bulacağı şey hiç hoşuna gitmeyecekti ama ne olursa olsun annesine ve babasına bunu yapanı bulmalı ve cezalandırmalıydı. Şüphelendiği birkaç kişinin el yazılarını çaktırmadan topladı.Fakat bir tanesi vardı ki onun yazısını bulamazdı çünkü orada değildi. Fakat Ekrem’in odasını araştırmaya gittiğinde Nilay’ın yazmış olduğu bir mektup buldu. Önemsiz bir mektup olmasına rağmen Ekrem bunu saklamıştı, bu da eski karısını gerçekten çok sevdiğinin bir kanıtıydı. Şifreli yazılar vardı sanki mektupta birşey anlamadı ama bu önemsiz mektup Niran’ın çok işine yarayabilirdi.
Niran, sabah erkenden el yazılarını grafolog* arkadaşına götürdü ve acı gerçeği öğrendiğinde baygınlık geçirdi.Araba kullanacak hali kalmadığından taksi çağırdı, arkadaşının tüm ısrarlarına rağmen dinlemeyi reddeti ve taksiye atlayarak evin yolunu tuttu.Eve girer girmez tekrar Ekrem’in odasına girdi bir hışımla, Ekrem odadaydı ne olduğunu anlamadı bile. Niran Ekrem’in dolabını çekmeye uğraşıyordu. Ekrem’in tüm sorularını yanıtsız bırakıp “duvara bakmalıyız, duvara bakmalıyız” diye aynı şeyi tekrar edip duruyordu.En sonunda Ekrem Niran’dan bir şey öğrenemeyeceğini anlayıp yardım etti dolabı çekmesine.
Dolabın arkasında buldukları gizli bölmeyi gördüğünde şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı Ekrem’in..Niran bölmedeki cd’yi alıp bilgisayara taktı hemen, ne göreceğini çok merak ediyordu.Aynı anda polisleri de çağırmayı ihmal etmemişti.Çünkü suçlunun Ekrem olduğuna inanıyordu tekrar o değilse de eski karısı Nilay’ın nerede olduğunu bildiğini tahmin ediyordu. Elindeki cd’de annesinin katili vardı.Hem de suç anında çekilmiş bir videoydu bu.Mahkemede kesin kanıt olarak kullanılıp ömür boyu hapsine neden olabilirdi bu görüntüler o soğukkanlı katilin..
Polisler evin önüne gelmişlerdi bile.Niran kendinden emin bir tavırla tüm ev halkını ve polisleri salona davet etti.Bilgisayarını açıp cd’yi taktı. Şimdi sadece oynat düğmesine basıp katilin kim olduğunu görmeye gelmişti sıra. Herkes büyük heyecanla bekliyordu. Niran babasının ellerini sıkıca tutmuş “nihayet artık bu ızdırap sonlanıyor baba, annemin katili ortaya çıkacak” dedi.Babasının “nihayet kızım” dediğini duyan ekrem şaşırmıştı.”baba konuşabiliyorsun” dedi.
Niran, oynat düğmesine bastı ve kenara çekildi. Ekranda ilk önce annesi göründü sonra da elinde dense* ile birlikte Niran ekrandaydı.Niran oldukça şaşkın bir şekilde ekrana bakıyordu. Nasıl olurdu böyle birşey, ne arıyordu orada?
Sonrasında olanlara bakmaya kimsenin içi elvermemişti. Niran elindeki dense ile birlikte annesinin kafasını ezerek öldürdü...
Babası elini hemen çekti Niran’ın elinden, Niran diyecek herhangi bir kelime bulamadığından sadece “ben yapmadım, o ben değilim” diyordu.Polisler Niran’ı tutuklayıp götürdüler.Babasının biraz önce konuştuğunu görmüş olan Ekrem hemen babasının yanına koştu ve sarıldı. Babası sessizce ağlıyordu ve o günden sonra bir daha konuşamadı.Zaten kısa bir süre sonunda da kalp krizi geçirerek hayata veda etti..
Ekrem, eski karısı Nilay’ın bunları nereden bildiğini ve bu görüntüleri nasıl elde ettiğini merak etti.O talihsiz olayın ertesi günü Nilay’ı aramaya koyuldu.Birkaç hafta sonunda onu buldu.Nilay’ın anlattıkları tüylerini diken diken etti. Niran, Nilay’a çok kez işkence etmiş ve Nilay da bu sebeple akıl hastanesinde yatmıştı.Ama bunların hiçbirinden Ekrem’e veya bir başkasına bahsedemedi. Çünkü Niran onu sürekli tehdit ediyordu. Niran’ın sinirine hakim olamadığı bir gün Nilay onu takip etmişti. Gece yarısı eve gelen Niran annesini öldürmüştü hem de dehşet verici bir şekilde Nilay da bunu kameraya almaya başarmıştı. Fakat saklaması gerektiğini düşünüp Ekrem’e yazdığı bir mektupta şifrelemiş ve ayrıldıktan sonra öğrenilmesi için dua etmişti. Çünkü abisiyle ayrılması için Nilay’ı tehdit ediyordu Niran.Ölmekten korktuğu için bundan kimseye bahsetmemişti.
Ekrem ve Nilay tekrar biraraya gelmişlerdi..
Babaları bu acı gerçeği öğrendikten kısa bir süre sonra daha fazla dayanamayıp kalp krizi geçirerek hayata veda etmişti..
Niran ise; ömür boyu hapse mahkum edilmişti,akıl hastanesinde...Ve hiç ziyaretçisi olmadı, hatıralarından ve hayallerinden başka..
Yazarın Notu:
Grafolog* El yazısı ve imzadan karakter analizi yapmalarının yanı sıra, el yazılarının ve imzaların orjinalitelerine( sahte olup olmadıklarına) dair de inceleme yapan bilirkişilerdir.
Dense* Özellikle kasapların kullandığı oldukça ağır olan et dövme aleti.
Disosiyatif amnezi* Psikolojik veya duygusal travma sonucu oluşan uzun süreli bastırılmış belleği tanımlamakta kullanılır.